13 Ekim 2014 Pazartesi

‘Büyük Savaş’tan beyazperdeye yansıyanlar

II. Dünya Savaşı, soykırım temalı filmlerin sinema endüstrisini fazlasıyla işgal etmesinden olsa gerek, savaş sinemasının kalbi gibi. I. Dünya Savaşı konulu filmler ise hep onun gölgesinde. Büyük Savaş’ın 100. yıl dönümünde bu filmleri derledik.“Avusturya-Macaristan veliahdının bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi üzerine...” diye başlayan cümle, I. Dünya Savaşı’na dair en iyi bildiğimiz şey. Bir de Almanlar yenilince bizim de yenilmiş sayıldığımız. Resmî tarihin; birincisini neden, ikincisini sonuç olarak sunduğu ve bizim en çok bunlarla hatırladığımız 1. Cihan Harbi’nin başlamasının üzerinden tam 100 yıl geçti. Zırhlı araçlar, paletli tanklar ve kimyasal silahların ilk kez kullanıldığı savaşta yaklaşık 17 milyon kişi öldü. Sırp gencinin öldürdüğü veliahdın hayatı, uğruna 17 milyon kişinin öleceği kadar kıymetli değildi elbet. Zaten savaşın hakiki sebebi bu değildi. Gerçek sebepler de çok mantıklı değildi hoş. İçinde emperyalizm, sanayi devrimi, milliyetçilik gibi kelimelerin geçtiği süslü cümlelerle anlatılan nedenleri vardı. Birileri sömürgecilikte geç kalmıştı, birileri Slavları egemenliği altında birleştirmek istiyordu. Bir başkası falanca ülkenin güçlenmesinden rahatsızlık duyuyordu vs. Sebep her ne ise sonuç her harpte olduğu gibi yıkıcı oldu. Kâğıt üzerinde birileri mağlup oldu, birileri galip. Savaşın asıl kaybedeni ise mağlup tarafta da olsa galip tarafta da olsa cephede vuruşan milyonlarca gençti. O cephelerde neler yaşandığını tam olarak bilemiyoruz. Kitaplar en çok da filmler biraz bahsediyor. II. Dünya Savaşı’nı konu edinen filmler kadar olmasa da ‘Büyük Savaş’a dair de önemli filmler var. Almanların ünlü sinema platformu Moviepilot.de’nin araştırmasına göre İkinci Dünya Savaşı’na dair 506 film varken birincisini konu edinenlerin sayısı sadece 89. Çoğu savaş karşıtı mesajlar içeren filmleri I. Cihan Harbi’nin 100. yılı dolayısıyla hatırlayalım istedik. ‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’All Quiet on the Western Front (Batı Cephesi’nde Yeni Birşey Yok), savaş karşıtı filmler söz konusu olduğunda belki de ilk sırayı hak eden yapım. Erich Maria Remarques’in aynı adlı kitabından 1930 yılında uyarlanan film, yönetmeni Lewis Milestone’a en iyi yönetmen Oscar’ını kazandırmış. Konusunu; savaşa heyecanla, coşkuyla katılan vatansever gençlerin cephede savaşın anlamsızlığını kavratacak olaylarla karşılaşmasının acı öyküsü diye özetlemek mümkün. Birçok sinema eleştirmenince ‘bu zamana kadar çekilmiş en iyi savaş karşıtı yapım’ olarak değerlendirilen filmin, askerlerden birinin bir kelebeğe dokunmak için uzandığı anda vurulmasını gösteren finali, unutulmaz sahneler arasına çoktan girmiş durumda. Büyük İllüzyon ya da ‘Harp Esirleri’Türkçeye ‘Harp Esirleri’ olarak çevrilen ‘La Grande Illusion’, 1937 Fransa yapımı bir film. I. Dünya Savaşı sırasında Almanlara esir düşen iki Fransız askerinin diğer esirlerle karşılaşması ve onlarla ilişkilerini anlatan filmde de çok güçlü savaş karşıtı mesajlar var. Jean Renoir’in yönettiği film, gerçekçi öğeler barındırmasıyla dikkat çekiyor. Hatta film ‘şiirsel gerçekçilik sinema akımının başyapıtı’ sayılıyor. ‘Zafer Yolu’nda idam TEFERRUATTIR!Türkçeye ‘Zafer Yolları’ adıyla çevrilen Paths of Glory, 1957 yapımı bir Stanley Kubrick filmi. O da tıpkı ‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ gibi romandan beyazperdeye aktarılan bir yapım. 1935’te basılan kitap, Humphrey Cobb imzasını taşıyor. Kubrick’in çocukken okuyup etkilendiği romanın sinemaya uyarlanması ise 1957 yılını buluyor. Başrolünde Kirk Douglas’ın olduğu film, gerçek olaylardan yola çıkılarak çekilmiş, çok çarpıcı anti militarist mesajlar içeriyor. Askeri disiplini ve hiyerarşik düzeni cesur bir şekilde sorgulayan ve savaşın anlamsızlığı üzerinde duran film, özetle Fransız komutanların savaşmak istemeyen askerlere gözdağı vermek amacıyla rastgele seçtiği suçsuz askerleri kurşuna dizmesini konu ediniyor. İdam sahneleri oldukça dramatik olan film, 1970’li yıllara kadar Fransa’da yasaklıymış. ‘Aslan Yürekli Çavuş’ Almanlara karşı! 1941 yapımı Sergeant York, Türkçeye Aslan Yürekli Çavuş adıyla çevrilmiş bir Amerikan filmi. Görünürde savaşın kötülüğünü anlatırken aslında inceden inceye militarist propaganda yapan klasik savaş filmlerinden biri olarak biliniyor. Howard Hawks’ın yönettiği film için 2 milyon dolar harcanmış. Alvin York adlı askerin günlüklerinden yola çıkılarak çekilen film biyografik bir yapım olarak biliniyor. İlk başta dini gerekçelerle savaşa karşı çıkan daha sonra ise cephede yüzlerce Alman askerini esir alarak bir savaş kahramanına dönüşen asker Alvin’i Gary Cooper canlandırmış. Film çok sayıda Oscar ödülünün de sahibi. ‘Gelibolu’ya objektif bakış 80’lere doğru geldikçe bizi de ilgilendiren bir film çıkıyor karşımıza: Gallipoli. 1981’de çekilen Avustralya yapımı filmin oyuncuları arasında Mel Gibson ve Mark Lee gibi ünlü isimler var. Ernest Raymond’un Anlatın İngiltere’yi adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan filmin yönetmeni Peter Weir. I. Dünya Savaşı sırasında Avustralyalı iki sporcunun Anzak birlikleri safında Gelibolu’ya gönderilmeleri ve burada sürdürdükleri dostluklarının anlatıldığı film, savaş karşıtı yapımlarla propaganda filmleri arasında bir yerde duruyor. Çanakkale Savaşı’na dair sahneler ise olabildiğince objektif ele alınmış. BİR PARÇA AŞK BİR PARÇA SAVAŞ!Zaten sayısı oldukça az olan I. Dünya Savaşı temalı filmlerin oranı 80’lerden sonra özellikle düşmüş. Bu gerileme dönemini kapatan film ise Audrey Tatoou’nun başrolünü oynadığı ve Türkiye’de ‘Kayıp Nişanlı’ ismiyle bilinen film. Orijinal adı ‘Un long dimanche de Fiancailles’ (Çok Uzun Nişanlılık) olan çekimleri 2004 yılında tamamlanmış ABD-Fransa ortak yapımı bir film. Jean-Piere Jeunet’in yönettiği yüksek bütçeli film, 1. Dünya Savaşı’na katılan ancak dönmeyen nişanlısını arayan Fransız bir kadının hikâyesini anlatır. Kayıp Nişanlı, yüksek dozda aşk hikayesi içeren savaş filmleri arasında önemli bir yer tutuyor.Başrolde atlar var ‘Büyük Savaş’a dair çekilen en yeni film ise 2011 yapımı, Steven Spielberg imzalı ‘War Horse’. Türkiye’de bilinen ismiyle Savaş Atı. İngiliz yazar Michael Morpurgo’nun 1982’de yazdığı aynı adlı çocuk romanından uyarlama olan film, Spielberg’in II. Dünya Savaşı için çektiği ‘Er Ryan’ı Kurtarmak’ kadar olmasa da çarpıcı savaş sahneleri ile atların merkezde olduğu duygusal sahnelerle savaş filmleri arasında şimdiden önemli bir yere oturuyor.Silahlara Veda’dan Doktor Jivago’ya Türkçeye ‘Silahlara Veda’ olarak çevrilen A Farewell to Arms, Amerikalı yazar Ernest Hemingway’ın savaştan bir yıl sonra yazdığı kült romanlardan biri. Sinemaya ilk uyarlanışı 1932’de olmuş. İtalyan ordusunda görev yapan Amerikalı ambulans şoförünün Catherina adlı bir hemşireye duyduğu aşkı konu edinen romanda savaşın acımasızlığı da çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. Doğrudan Birinci Dünya Savaşı’nı konu edinen filmlerin yanı sıra bu çok mühim tarihsel dönemece dolaylı olarak temas eden filmler de var. 1965 ABD yapımı Doktor Jivago onlardan biri. Doktor Jivago, Bolşevik İhtilali sırasında yaşanan bir aşkı konu ediniyor ancak Türkiye’de başka bir özelliği ile daha biliniyor. Filmin başrol teklifinin Ömer Şerif’ten önce Ayhan Işık’a verilmesi ile. 3,5 saat süren ve Türkiye’de aylarca gösterimde kalan film 5 dalda Oscar ödülünün de sahibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder