2 Haziran 2014 Pazartesi

Gezi'nin acı izleri

AVM, rezidans ya da otel inadının arkasından 9 tabut çıktı, 22 kişi gözünü kaybetti, resmî olmayan rakamlara göre 8 bin kişi yaralandı. Hayatlarını kaybedenlerin acısını, aileleri tek başlarına taşıyacak. Peki, yaralananlar… Neler yaşadılar, Gezi’nin izleriyle yaşamayı başarabildiler mi, nasıl katlanıyorlar?27 Mayıs 2013 sabahı. Saatler 4.30’u gösteriyordu. Taksim Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası adı altında AVM, rezidans ya da otel yapılmasına karşı 50 kişilik küçük bir grup çadırlar kurmuş, projeyi engellemeye çalışıyordu. Ancak Çevik Kuvvet polisleri eylemcileri parktan dışarı çıkartırken, Beyoğlu Belediyesi zabıtaları çadırları yaktı. Bu olay duyulduğunda 2 yıllık proje artık tüm ülke tarafından biliniyordu ve bu projeye karşı olanların sayısı 50 kişi değildi. On binlerce kişi bu olaydan sonra Gezi Parkı’nın park olarak kalması için protesto gösterilerine başladı. Polisin müdahalesi sert oldu. Beton bir binanın yapılması için bir parkın ve ağaçların yok edilmesine karşı çıkanların hayatlarını kaybetmeleri, bir gözle ömürlerini tamamlamaları önemli değildi. Hayatlarını kaybetmelerine rağmen darbeci, gözlerini yitirmelerine rağmen terörist olmaktan kurtulamadılar. AVM, rezidans ya da otel inadının arkasından 9 tabut çıktı, 22 kişi gözünü kaybetti, resmi olmayan rakamlara göre 8 bin kişi yaralandı. Hayatlarını kaybedenlerin acısını, aileleri tek başlarına taşıyacak. Peki, yaralananlar… Neler yaşadı, Gezi’nin izleriyle yaşamayı başarabildiler mi, nasıl katlanıyorlar? Gezi Parkı’ndaki bir bankta oturup temiz hava soluyan, kuşların sesini dinleyip keyifli anlar geçiren bir yaşlı amca ya da bir genç kız, polisin gaz kapsülünden kalma izleri taşıyanları anlamayabilir, görmeyebilir. O izlere ortak olan biri olarak, Gezi olaylarından sonra evine kapanıp hayata küsen de var, bununla yaşamayı başaran da… Vücutlarında kalan izler sayesinde birbirlerini tanımışlar. Ne özür, ne ceza ne de tazminat kaybettiklerini geri getirecek; belki sadece hafifletecek.Gözümü kimse geri vermeyecekHakan Yaman - (38 yaşında–Servis şoförü)3 Haziran akşamı 10 buçuk sularında, işi bitirip Sancaktepe’deki evime giderken olaylar oluyor, ben de mecburen o caddeden geçmek zorundayım. Caddeye 15 metre kala polisle karşılaştım. Sorgusuz bir şekilde tazyikli su sıktı. Ondan sonra gaz fişeği ile sağ karın boşluğumdan vurdu. Polisler beni bayılttıktan sonra öldüresiye darp etti. Darptan sonra 10 metre sürüklediler. Sivil polis gözüme bir şey sokup gözümü patlatıyor. 30-40 metre daha götürüp ateşin içine bırakıyorlar. Sırtımda ikinci derece yanıkların izleri duruyor. Burnumun üst kısmı kopmuş, beynimde sıvı akıntısı vardı. Psikolojik tedavi görüyorum, bir sürü ilaç kullanıyorum. Hayatım altüst oldu. İki çocuğum var; 14 ve 8 yaşlarında. 6’ncı ameliyatı olacağım. İlk ameliyatı göz ve beyinden oldum. Göz kurtarılamadı, patlamış. Göz duvarlarının hepsi içe göçmüştü, vücuttan alınıp oraya ilave edildi. Çenede kemik vardı, orası yapıldı. Gözyaşı kanalları patladığı için gözyaşları dışarı akıyor; kan ve yaş 12 aydır geliyor. O yaşın kanala akması için gözden genze hortum bağlandı. Altıncı ameliyatta göz kanalı tekrar yapılacak. Protez göz var. Gerçekten çok zor. Bunun bir çaresi yok. Gören gözümde bulanıklık var, daha toparlanamadım. Elimden geldiği kadar iyi olmaya çalışıyorum; bir şekilde ayakta durmak zorundayım. Hiçbir şey eskisi gibi değil, her şey değişti. Benim gözümü hiç kimse vermeyecek. Emekli etmiyorlar, 10 sene daha çalışman gerekiyor diyorlar. Ne suç işledim de, bu işkenceyi bana yaptılar. Polisleri gördüğüm zaman kendimi zor tutabiliyorum. Arındırmadıkları için çok rahatsız oluyorum.Dört kez ameliyat oldumErdal Sarıkaya - (35 yaşında–İşçi)Evli ve 2 çocuk babasıyım. Gezi sürecine günün belirli zamanlarında eşlik ediyordum. 11 Haziran akşamı saat gece bir sularında Gezi Parkı’nın alt tarafında vuruldum. Sağ gözümü kaybettim. Açılan ateşle gözüm tamamen parçalanmış. Vurulur vurulmaz “Doktor, doktor” diye bağırdım. Bir anda suratım kızıla döndü ama ben gözümden vurulduğumun farkında değilim. Sonra arkadaşlar geldi. Beni Divan Otel’inin altındaki gönüllü doktorların olduğu bölgeye götürdüler. İlk müdahalem orada oldu. Doktor, bu gözü kurtaramayız, dedi. Sonra Şişli Etfal’e kaldırıldım. Bir buçuk saat bekledim. Sonra Okmeydanı Devlet Hastanesi’ne kaldırıldım. Bir dakika bile benim için çok önemliyken vurulmamdan 11 saat sonra ameliyata alındım. Diğer gözümü kaybetme riski olmuş. İkinci ameliyatımı 20 gün sonra Çapa’da yaptılar. Gözü aldılar. Şu an dördüncü ameliyatı bekliyorum. Belki beş olur, altı olur. Şu an gözümün içinde gözyaşı kanalları çalışmıyor. Çipler takıldı. Ümit yok. Göz gitti. Sadece diğer göze bir etki olmasın diye devam ediyor. 6 ay yattım. Yüzde 45 engelli raporuyla da tescillendi. Şu an gözümün yerine takılan protez, yani yapma göz. Bir daha geri gelme ihtimali yok. Bu vahşet protezle yüzden silinebiliyor. Ama bu ülkenin tarihine kara harflerle yazdığınız ve beyinlerimize kazıdığınız vahşeti neyle sileceksiniz? Şimdi tüm yeşil alanlar AVM’lere döndü. Ben çocuğumu AVM’nin içinde mi gezdireceğim? Onun için bir ağaç bizim için binlerce değerden daha üstündür.Ayaklarım titriyor, tökezliyorumAydın Aydoğan - (46 yaşında–Turizmci)Hayatımızda hiçbir adli kaydı olmayan bir insanım. 4 çocuk babasıyım. İşim nedeniyle Halaskargazi’ye sürekli gidip geliyorum. Ayın 11’inde yine buradaydım. Gezi Parkı’nın yanında bir noktada bir grup sıkışmış, kıpırdayamıyordu. Biz arkadaşlarla yaralıları alalım gelelim dedik. Gittik, oraya arkadaşların ikisi yaralıyı alıp geldi, bu sefer orada ben kaldım. Sağdan ve soldan polisler geliyor, ortadan da TOMA su sıkıyor. Parka doğru koşmaya başladık. Arkam dönük koşarken gaz bombası sol ayağıma çarptı. Aşil tendonlarıma isabet etmiş, yere düştüm. Başparmağım da kırıldı düşme esnasında. O sırada arkadaşlar beni sürükleyerek merdivenlere çekti. Bir adam bizi arabasına aldı hastaneye götürmek için, yola çıktık. Dolmabahçe’de tam polislerin ortasında bıraktı. Polisler, vura vura bizi ambulansa bindirdiler. Taksim İlkyardım’a gittik, film çektiler. Bir şeyin yok dediler. Fakat akşam evde ayağım simsiyah, mosmor oldu. Hastaneye gittiğimde, aşil tendonların kopmuş dediler. Hemen alçıya aldılar, bir ay iş görmez raporu verdiler, sonra 3 aya çıktı. Ayağım daha iyileşmedi. Akşam belli bir zamandan sonra tökezliyor. Arabanın debriyajına basamıyorum, belli bir zamandan sonra ağır gelmeye başlıyor. Titriyor ayaklarım. Biz eğer bunları yaşamasaydık burada bir AVM olacaktı. İnsanlar burada oturamayacak, şehrin ortasında güzel bir park olmayacaktı.Gözüm yerinde ama görmüyorVolkan Kesanbilici - (38 yaşında–Kırtasiyeci)Evliyim, 4 yaşında bir oğlum var. 31 Mayıs akşamı dükkândaydım. Sosyal medyadan kötü haberler geliyordu. Kapattım dükkânı; artık dayanamadım ve Gezi Parkı’na doğru yola çıktım. Gece 12’ye 5 kala, 10 ile 20 metre mesafeden vuruldum. Tarlabaşı Bulvarı’ndan Taksim Meydanı’na çıkan noktadaydı. Vurulma anını hatırlıyorum, yere düşmemek için çaba gösterdim. Diğer protestocuların yanına gitmek için çaba sarf ettim. Gözüm kanıyordu, ilk onu hissettim. Çok ciddi kanama vardı. Cep telefonun ışığıyla gönüllü doktorlar müdahale ettiler. Durumun ciddi, hastaneye gitmen lazım, dediler. Yollar kapalı olduğu için Tepebaşı’na yürüyerek gittik, oradan da taksiyle Taksim İlkyardım’a. İçeride yabancı bir cismin olduğunu ama gece bu ameliyatı yapabilecek bir hastane olmadığını söylediler. Vurulma anımın üzerinden 8-9 saat geçmişti. Gözün arkasında ciddi bir kanama vardı ve muayene edip operasyon yapamıyorlardı. O süreç 13 Haziran’a kadar sürdü. Ben artık kendimi kötü hissedince de ameliyata almak zorunda kaldılar. Orada gözüme azot gazı ve tiner bastılar. Ki çok ciddi zarar görmüş. Tabii artık bunlar yapılırken plastik mermi olduğunu anladık. Ama plastik mermiyi çıkartmadılar. Yaklaşık iki buçuk, 3 ay sürekli yüzüstü yattım. Ben şu anda yüzde 40 engelli bir vatandaşım. Raporumu aldım. Benim bazı arkadaşlarıma göre avantajım kendi gözüm yerinde duruyor. Ama görme yok tabii, sol gözüm görmüyor. Onunla ilgili ileriye dönük herhangi bir ümit de yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder