9 Haziran 2014 Pazartesi

Değiştirmeler, M.C.Anday

Değiştirmeler 1 Dönebilir miydik soluk güllerle, Nemli göklerindeyken mevsim. Adanacak gün yitiverdi böyle. Yolda arpalar gibi döküldükçe, Tartıya kalmaz sözcüklerim, Dönebilir miydik soluk güllerle! Ayrık gibi sürer geçmiş gelende, Ben yağmurun kum saatiyim, Adanacak gün yitiverdi böyle. Testide şarap köpürürcesine, Arınacak nem kaldı benim, Dönebilir miydik soluk güllerle! Nice göğün düşüp öldüğü yerde, Taşın ilkçağıdır yüreğim Adanacak gün yitiverdi böyle. Çıtırtılarla bölünüyor gece, Kuru böcekten bir değişim, Dönebilir miydik yaban güllerle! Adanacak gün yitiverdi böyle.2Toprağın ne güzel güniydi!Bir el gibi ibrişim sepetinde,Sabrımızın büyülediği.Yaşlı rüzgârların değdiğiBuzul sonu taşlardan belleğindeToprağın ne güzel güniydi!Uzağa dalmış bir tay gibiYüreği titreten kokulu öğle,Sabrımızın büyülediği.Göğün camı gibi eğreti,Salınmış arıların gelgitine,Toprağın ne güzel güniydi!Sessizliğin sahipsiz kenti,Yalnızlık da yitiveriyor, düş de,Sabrımızın büyülediği.Kuşların telaşından belli,Geç kaldık, ay yaprakları içinde,Toprağın en güzel güniydi.Gecemizin büyülediği.3Hep öğle vaktiydi, bezdim ölümden,Ekimde sokak boyanırmış,Sabahleyin tüten çayın renginden.Kırlangıç sana bakardı, baksana,Gök de şarap gibi ağarmış,Melekler tortullanır sarnıcında.Uyanma saatinin tırtılıydı,Mevsimler yalvaçsız kalırmış,Tapınaklar gibi lodosa karşı.Konuşurdu kapıda çalgıcılar,Bellek unutup aralanırmış,Yağarken gözlerimiz önünde kar.Havalanır aydan kuş sürüleri,Soyağacı aya varırmış,Tiz çekirgelerin çığlığı gibi.Rüzgârlar beni bekliyor, kalamam,Yüzyıl tunç rengini alırmış.Sarıasma kuşunu unutmazsam.Unutmayı bir hatırlasam!4Konuğumuz kalmadı, güne doğruBuğulu ırmak sularınınMora boyanması gibi bir şey bu.Pencerede öğlenin ayak sesi,Yanına hiçbir şey almadın,Portakal bahçesinde yıldız gibi.Bulgurumuz kalmadı, zenginiz de,En yeni sözcüğü ağacın,Yeniden öğreneceğimiz dilde.İkindiyi bilirsin, boş sarnıcı,Çınlama gibi tek kaldığın,Unutulmuş dalgınlığın uğrağı.Bunluğumuz kalmadı, rüzgârlarlaDolaştık durduk sormaksızın,Karanlık içinde karanlıklara.Ve sessizliğin içinde sessizliğiDenedin, hem uzak, hem yakın,Sessizlik daha sessizdir şimdi.Belleğimizin tek bildiği.5Anıdan başka nesi olur ki tanrının,Düşlemişti bir dünya düşünmediği,Özyaşam öyküsüyle karıştırmaksızın.Kaçardı coşkun sabah yemişleri gibi,Kedilerin ürküttüğü yıldızlar,Nic'oldu, ayışığından ne kalmıştır ki!Yazgı çoğuldur, hep izdüşüm olur çıkar,Gün başlıyordu söylenler içinde,Belleğimin avunusuz göğü ağar.Nedenini bilmiyorum, yoktu belki de,Çıplak ayak gibiydi alışkanlık,Uyuyan kırlangıç gibi, uyanan öğle.O kadar şey vardı ki oysa, bakamadık,Dünya gözüyle, neresi burası,Sağduyunun anlamı gibi karanlık.Benzetmişler mi, bulmuşlar mı ki bunları,Duyularım yoktu ki algılayım,Vazgeçtim, eğreti öngörümün kalkanı.Kapıları açıp kaparken varım.6Deniz kızlarını beklerken,Güneş yağmuru başladı denizde,Akkor sanrıların töreni.Nedir anlığımızdan geçen,Sayıları da bilmem, nesneyi de,Kokuların ayak sesleri.Tanıdık bu dünya bir yerden,Gözlerimi açıp kaparken mi ne,Aklıma bir şey gelmişken mi!Evcilleşmiş gün, suçlusun sen,Bu yürümeyen öğlenin yedeğeAldığı usavurma gibi.Deniz kızlarını beklerken,İşte, tözün simgesi başlar gene,Bir söz uçarılığındaki.Nar gibi ikiye bölünenRuh eğer sürekli bakışık ise,Yiter tanrıların töreni.Yiteriz olduğumuz yerde.7Denizle karayı yan yana buldukKuş sesi gibiydi tamayın komşuluğuİğde kokarak dökülmesi yıldızların,Sonra yağmurlar başladı ve soğukTaşlar topladık ama çekülümüz yoktuÇatıyı kurmaya, yıkılmış bir duvarınDibinde üşüyerek çoluk çocukSanki düşsel ayçiçeğinin varoluşuGibi dünyaya varacak güneşe yakınHer şey bildiğinceydi, bir suskunlukVe acı çekmenin bilinmedik uğuruBildik bir totem gibi göğsünde sabahınDiker karşımıza gözleri oyukVe ayakları delinmiş Oidipus'uHer akşam aynı töreni başka bir avın,Çünkü doğada suç yoktur ve ufukYalnızca ulu insan için kan kokusuİle bulanır peşin verilmiş cezanın.Çalışmanın tapınağına gir ve arın8Bir balığın gözetlediği dünyaResim gibi akılda kalanAğırbaşlı göğün altında,Unutuşun kıyılarını gördükTok umarsızlığı paylaşanAğıtlar gibi bölük pörçük.Yelden ağırlıksız kelebeklerleBir ermiş gibi kanatlananTüm beklentilerim nerdeyse,Kavak yaprağınca yalazlanarakGöz sessizliğinde uzaktanYüreğin zamanı doğacak,Ve sonra yaz öğlesi yaprağınınKutsal rüzgârları taşıyanÖvünüsüz sabrına yakın,Benim sözcüklerim, kulaklarındaBöcek sesleri ile ağanBilinmeyenin doruğuna.O mudur, ben miyim konuşan.9Kan kardeşim değildir yazgıKömürsüz şafakları aşındırdımKoyu kan rengindeki yazgı.Gördüm acılığın tamaylarınıSaklanmış defneydi umarsızlığımKan kardeşim değildir yazgı.Esrik yüreğin adımlarıSulara çarpan bir geceydi kanımKoyu kan rengindeki yazgı.Buldum giderayak tarlayıSavrulmuş arpam, yulafım, buğdayımKan kardeşim değildir yazgı.Sabahın uyandırmadığıGökteki fitilli lambayı kıstımKoyu kan rengindeki yazgı.Geçtim yürüyerek azmağıKaranlığı elimle yoklayayımKan kardeşim değildir yazgı.Bulayım kendi ışığımı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder