28 Nisan 2014 Pazartesi

Yalçın Tura İçin On Kederli Şarkı, A.Oktay

YALÇIN TURA İÇİN ON KEDERLİ ŞARKI 1. Yatsı okunmuştu çoktan, süzüyordu balını gece; Hüsn-ü Aşk'a dalmıştım, dumanlar içinde birden gördüm Galib'in yüzünü. Feri kaçmıştı gözlerin Mevlâna Dergahı'nda. Tanrı'nın mı Mahbub'un mu sanki bir vehim kemirmiş ve ufaltmıştı bedeni. Etin karanlığıydı, etin Bâki'yi, Şeyh'i tüketen; söyleşirler karşılıklı: "gamdan ölmem de kıskançlık, ayrılık helak eder beni".2. Sabah! Birden cız etti içim kesmişti zalim yap-satçı erik ağacını komşunun tam çiçek açma zamanı. Geçimsiz Kamile Hanım yakalayabilsen keşke önlüklü beni, elimde araklanmış üç beş erik Komşular öldü çoktan, yıkıldı bahçeli evler kalmadı sürülecek iz hüzünlendirici artık zamanlar.3.Aynı anda duydum tan vaktiÇanın ve Müezzinin sesini;dinsizim, inanmam öteyeama huzurla doldu içim.Göreceğim bir düşündüşünü gördüm düşümde,kıyısındaydım bir gölün,bakışıyorduk Ecelle.Ürkmedim; Her gece yolcusubilir: başlangıçtadır son,aynıdır ezan ve salâ;Ruh-vücud dönüşüp durur.4.Baktım yaralı köpeğingözlerine, gözlerimebakar gibi; aynı dehşettaşlaşmıştı içlerinde.Varlığa özgü, korkularkederler. Akşam bir iç çekişçöplük dibi kondularda;çocuklarda bile bir kasvet.Gün bitti. Bahar çıtırdıyorbahçelerde: bilmiyor kimseyoksulun kalbinden geçenleri,kendi de bilmez zaten halini. 5.Çelik ve elektronik. Çölinildiyor. Elyazmalarıgecede alev alev. Yansıntoprak ve bin yıllık anılar,Kaknus doğar nasılsa külünde.Ölü anaların kollarındaoldu sabah. Çatladı zamanıniçi. Öğrenildi ecelden;bebeklerin yüzünde şimdidenbir Velinin gülümsemesi.Bilmiyor müstevli, efsanefilizlenir geçmiş yıkımlarla;Bombalanıyor ama kent,yıkık bir merdivenin altındazikrediyor hâlâ benzi solmuşCüneyd-î Bağdaî'nin hayali.6.Babamı gördüm dün gece;tipi vardı, yürüyordumbir sağa bir sola, sarhoş,bekliyordu pencerede.Neyi vehmeder de insandikilir camın önünde?Müjde gibidir her yalpa,görür ve çekilir bekleyen.Oğlum görecek mi beni,doğum gününe gelirkenyola yığılmadan önceelimde bir demet çiçek?...7.Onbeş yaşındaydım belkibahçe katı bir evdeydik;mutfak kapısında buldumsıska sokak kedisiniSütüne ekmek doğradım,oracıkta besledim onu;yurduydu o kapı önü,ben de Tekiri kardeş bildim.Eve dönerken öğle sonuezilmiş gövdesini buldum;beslemedim ve sevmedimbir daha hiçbir hayvanı.8.Ziya Osman üç gecedirdüşümde. Çıkarıp siyahkolluklarını bakıyorzalim hesap defterine.Aklında bir cami avlusu"Tanrım" diyor, "Çıkmasınne olur hiçbir yanlışım,ne bu, ne öteki dünyada"Neydi içindeki o büyükvehim ve keder? Çünkü şöyleyazmıştı: "Rabbim! Öleceğizçok şükür. Çok şükür öleceğiz".9.Göztepe Gül Bahçesi'ndeoturuyordum o ılıkMart sabahında. Bir martıgibi konuverdi yanıma.Berduşun tekiydi, tanıdım,baktım gözlerindeki mavala:karı, grev, lokavt, kanser"Boş ver" deyip tosladım beşiği.Bağdat önündeydi tanklar.10.Kim gördü Levh-i Mahfuz'ukalbin içinden başka yerde?Aynı mı yoksulun baktığızenginin okuduğuyla?Neyi kurdum gece, dinlerken"eyvah" diye inleyen sesi?Geliyordu kalbin ta dibindenbu yüzden kardeş Bach'la Itrî.Ermez, olgunlaşır anlayan,giyinir başkasının derdini;"zulmetmeyen şefaat dilemez"demiş, yaşlı Muhammed Vâsi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder