7 Ocak 2016 Perşembe

Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Sevgi Akarçeşme: Gazetecilik aynadır, ülkenin yansıması kötü diye kıramazsınız

Sevgi Akarçeşme, geçtiğimiz haftalar içinde Bülent Keneş'in istifasından sonra Today's Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği'ne atandı. Genç yaşı ve kadın kimliğiyle dikkat çeken Akarçeşme ile buluşup, nasıl bir gazete çıkarmak istediğini ve hedeflerini konuştuk.

Daha önce Cumhurbaşkanlığı'ndaydınız. Buradan gazeteciliğe geçiş serüveniniz nasıl oldu?

Devlet memurluğundan istifa etmem ve medyaya geçme nedenim fikirlerimi ve kendimi özgürce ifade edebileceğim bir alan olmasıydı. Yabancılar buna ‘kendini gerçekleştirmek' der. Kendini gerçekleştirme alanı olarak medyayı, haberi gördüğüm için buradayım.

Gazetecilik geçmişinizin diğer medya yöneticilerine nispeten kısa olması sizin için bir dezavantaj mı?

Medyada genel yayın yönetmenliği en zirve konum ve ben buraya göreceli olarak genç bir yaşta ve kısa bir geçmişten sonra geldim, doğrudur. Başka alanlarda tecrübem var ama medyadaki tecrübem diğer insanlara göre daha sınırlı görülebilir. Bunun aslında bir dezavantaj değil, avantaj olacağını düşünüyorum. Çünkü bazen kendi mesleğinizde çok uzun zaman kaldığınızda ve ona sürekli içeriden baktığınızda körleşebiliyorsunuz. Dışarıdan bakmak daha farklı bakış açılarını kazandırmak adına faydalı olabilir.

Türkiye'de hatta dünya basınında medya yöneticiliğinde kadın görmek pek sıradan bir durum değil. Siz, yöneticiliği kabul ettiğinizde kadınlara dair misyonu da üstlendiniz mi?

Sırf cinsiyete bağlı sebeple farklı bir misyon yüklenmesine karşıyım açıkçası. Kadın olmaktan kaynaklanan değil ama başka bir insan olmaktan kaynaklanan bakış açısı farkı olabilir. Yine de yöneticilik teklifini kabul etmede kadın olarak sorumlu hissettiğimi söyleyebilirim. Çünkü yönetici olma gibi bir hevesim hiç yoktu. Ben yazar, muhabir olarak hayatımdan memnundum, yöneticiliğin çok sevilecek bir tarafı yok, zor ve insanları mutsuz eden kararlar almanız gerekebiliyor. Ama böyle bir ihtimal ortaya çıkınca reddetmenin bütün kadınlar adına negatif bir etkisi olacağını düşündüm. Çünkü bunu reddetseydim, ki beni nisbeten daha dışa dönük, eleştirel görürler, ‘o bile kabul etmedi, bundan sonra kadınlara önermeyiz' diyebilirdi yönetim.

Yeni genel yayın yönetmeniyle ne gibi farklılıklar bekliyor Today's Zaman okurunu?

Web'de daha fazla yenilikler yapmak istiyoruz çünkü bu çağda güçlü olmak zorundasınız. Dilde bazı farklılıklar olabilir. Onun dışında ilkeler anlamında Today's Zaman'ın çizgisi değişmeyecek. Özgürlükçü, demokrat, herkes için adalet isteyen, her kesimdeki haksızlıkları gören bir yayın politikası... Zaten gazeteci olmak da böyle bir şey. Buradan çıkan bütün sesleri dünyaya duyurmak istiyoruz. Aslında Today's Zaman, Zaman Gazetesi'nin çizgisinden çok farklı bir gazete değil. Zaman da ülkenin hassasiyetlerini dile getiriyor ama bu Today's Zaman, Zaman'ın İngilizce versiyonu anlamına gelmiyor. Tercüme bir gazete değiliz. Ayrı yönetimi ve farklı yazar kadrosu, farklı muhabirleri olan bir gazeteyiz. Aynı medya grubundayız, benzer prensipleri paylaşıyoruz. Belki köklerimiz aynı ama dallarımız tamamen farklı.

Bu yönüyle Today's Zaman için Türkiye'nin dışarı açılan pencerelerinden biri de denilebilir. İçinden geçtiğimiz zor dönemleri dünyaya aktardığınızda nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

Aslında medya ve gazeteler birer ayna. Buradaki görüntü aynanın kendisinden kaynaklanmaz. Yani görüntü çirkin diye aynayı kıramazsınız. Ya da ‘ayna ah ne kadar güzel gösteriyorsun' diyemezsiniz. Ülkenin yansıması da öyle. Malesef pek iyi haberler veremiyoruz Türkiye'den. Today's Zaman yeni kurulduğunda daha olumlu bir tablo vardı. Türkiye, Avrupa Birliği'ne doğru ilerliyordu. Darbe davaları vardı. Onlara karşı Today's Zaman yine demokrasiyi savundu. Aslında Today's Zaman'ın durduğu yerde o anlamda bir değişiklik yok. Dolayısıyla biz ayna görevini devam ettirmeye çalışacağız. Dünyanın çok farklı yerlerinden okurlarımız var. Birtakım yerlerin duyduğu rahatsızlık da sanırım Today's Zaman'ın çok fazla takip edilmesinden kaynaklanıyor.

Hiç ummadığımız yerlerden okuyucularımız var

Today's Zaman'ın akademik yayıncılığı öne çıkaran, makale tarafı ağır basan ya da öyle olması gereken bir gazete algısı var. Bu doğru mu?

Today's Zaman bir gazete, akademik dergi değil. Akademik camia derinlikli ilerlediği için günlük hayatın dinamizminden uzak kalıyor. Biz günlük bir gazeteyiz ve tarihe not bırakıyoruz. Dolayısıyla haberler editörlerin şahsi fikirlerine göre şekillenmiyor. Mesela anayasa görüşmelerinden bir şey çıkacağını düşünmüyorum. Ama bunu haber olarak görmek zorundayım. Bunu gazeteye koymama lüksüm yok. Gazete dediğimiz zaten bir günlüktür. Bundan kaçış yok.

Uluslararası yayıncılıkta gazetenin görünürlüğü ne durumda?

Haberlerle ilgili çok çeşitli ülkelerden geri dönüşler oluyor. Mesela Somali ile ilgili yaptığımız bir haber hiç dikkat çekmez diye düşünürken ülkedeki iç siyasî; karışıklıklardan dolayı iki gruptan tepki alıyorsunuz; bu haber niye girmiş, neden böyle yazılmış diye. Dolayısıyla hiç ummadığınız yerlerden insanlar okuyor bizi.

Duygusallık değil objektiflik önemli

Çiçeği burnunda bir genel yayın yönetmeni olarak Türkiye'de basın dilini nasıl buluyorsunuz. Today's Zaman bu anlamda nerede duruyor?

Basın dilinden genel olarak şikâyetçiyim çünkü dili evrensel standartlarla uyuşmuyor. Çok fazla ajitasyon veya propaganda var. Haberlere baktığınızda ‘Burada gerçekten topluma ayna olma işlevi var mı?' diye düşünüyorsunuz. Ama İngilizce gazetede yazdığınız zaman evrensel standartlara uymak zorundasınız. Bu anlamda bizim haberlerimiz ve başlıklarımız çok daha az duygusal, daha objektif. Olan ne ise onu verme yönünde. Bu da memnuniyet verici. Çünkü bu sizi bütün manipülasyonlardan, manşetlerinizin duygusallaşmasından ve propaganda aracı olmasından uzaklaştırıyor. Türk medyasındaki haberlerin çoğunu tercüme etseniz bizim yabancı editörlerimizden onay alamaz.

Devir değişince ‘paçavra' demeye başladılar

Türkiye'de yabancı dilde yayın yapanlara, yabancı şirketlere, yabancı irtibatlı kuruluşlara hep şüpheyle bakılır. Today's Zaman'ın da zaman zaman bu ithamlarla karşılaştığına şahit oluyoruz...

Yazdığımız hiçbir şeyde gerçeklik dışı bir şey yok. New York Times ya da Washington Post daha önceden bu hükümeti övdüğünde en büyük referans kaynağı alınıyordu. O zaman hiçbir şekilde paçavra ya da dış güçlerin maşası denmiyordu. Şimdi aynı gazeteler eleştirel olmaya başladığında altında bir komplo aranmaya başlandı. Yabancılara karşı paranoya maalesef Türkiye'nin eski alışkanlıklarından ve o eski devlet reflekslerinden kaynaklanıyor. Sevr paranoyası dediğimiz ‘dört bir tarafımız düşmanlarla çevrili, Türk'ün Türk'ten başka dostu yok' gibi söylemler hep vardı. Böyle bir toplumu kendi siyasal hedefleri için kullanmaya çalışan bir iktidar olunca da kâbus tablosuyla karşı karşıya geldik. Şu an ‘kusursuz' fırtına dedikleri bir şey yaşıyoruz aslında. Ülkeler kendi elçilikleriyle, istihbarat örgütleriyle zaten olan biteni öğreniyor. Burada siz sivil topluma, toplumlara olan biteni anlatmaya çalışıyorsunuz. Bu yüzden Türkiye'de İngilizce gazete sayısı az bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder