30 Ağustos 2014 Cumartesi

Oku Toprağın ve Zamanın Yazdığını, A.Oktay

KARA BİR ZAMANA ALINLIK

1. 

yenik güne ezgiler

XI. OKU TOPRAĞIN VE ZAMANIN YAZDIĞINI

Yeryüzü!

Yeryüzü! diye haykırışı Rilke'nin: tutsak

gecenin alnında akkordan bir mühür, dönenceler

büyülenmişinden kalan tek andaç: bir kucak

istiyor başını koymak için; zamandan da

tansık bekliyor. Bir insan çığlığı işte:

alevden bir sarmal, yalnızca kendini

kül eden ve tecim kentlerinin ılgımı,

gün boyu görülen: Tarihin içine doğru kanıyor

susuzluktan kavrulmuş dudakları.

Haykırıyor: Bir bağıt bu; memedeki çocuğun

uykusunu süzen öğleyle, sürülmüş

toprağın isteğiyle ve gömleğini ıslatıp

yaraya basan kadının ipekten

gülümseyişine bağıt. Yine de yasın

hışırtısı duyuluyor; sesi de yabanıl

bir mağara içi: kurumuş kemikler

yankılanıyor; izi de dipdiri kalkerin

üstünde tövbe edenin dizlerinin. Üzünçlü

bir yurtluk: kurtulmalığını topluyor herkes

kime ödeneceğini bilmeden; kılıçtan

kanatlarıyla inen günün kurtulmalığını,

karalanmış yazı'nın kurtulmalığını,

ve kokusu çınlayan defnenin. Niçin ödenecek

ve ödenmedik ne kaldı? Sabır biraz daha,

gecenin birikintisinden doğan Gezgin: Kum

bağrındaki yarayı gösterecek; atılmış

gülün açtığı yarayı. Ağıtlar kitabını

okuyan dilsiz de söyleyecek gizini. Damıta damıta

öğrendi ağulardan. Yasın galibi,

acının galibi! Tek dünyalığı zeytin

ağacının serinliği ve yakamoz göz alırken

uzun bir akşam söyleşmesi. Sana da dendi:

kapıların kitlendiği ve sokakların

terkedildiği vakitlerde: Yola azıksız

çıkma, her kişi acıkır korktuğu gibi; bağdaş

kurmayı öğren, cıgara sarmasını da; konaklarsın

gün olur bir han avlusunda. Çay getirirler

ve gözlerinde sonsuz bir gece vardır. Yaşamın

sunuları bunlar. İnsan da insanın sunusu.

Kendi düşlerini anlat, ötekinin

düşlerini dinle. Başka nasıl kurulur

yeni bir dünya?

İmleri tanı, belirtileri anla:

erguvan yazı muştuluyor; çekiç sesi

işliğe yaklaştığını. Maden ocağında

görülen düşler, harman

yerinde görülen düşler:

onlar geleceği kuran. Körün el yordamıyla

geçilmez elbet orman, yine de söylevcinin

dilini kazı: ölümlerle anladım çünkü, inanç

usu saptırıyor. Kurban isteyenlerden de sakın

baskıyı düzen diye sunandan da. Yaşamın

dengesi arasında çelikle limon çiçeğinin; küf de

sağaltıyor; geçtiğin yolsa döneceğin

yol: bu çeşmede yıkayacaksın yüzünü, pınar

rakını soğutacak. Biliyorsun artık: İnsanın

bir geçmişi olmalı. Utkuyla yıkmak

İçin. Övgüyle kurmak için.

Yeryüzü!

Yeryüzü!

Umut bu, gömü bu! Sürgünden

dönenin yüzü bir alkım çarşının

ortalık yerinde; geceyi esriten,

kasıklardan yükselen leylak kokusu. Oğulun da

kızın da öğreneceği. Sen de sığın

akşamın göğsüne, salınan kelebeğin göğsüne;

toprağın ve zamanın yazdığını oku: Burda yargın,

bağışın burda. Kitlenen kapı açılır,

unutulur düzmece yalvaç; öpüşün

yenilmiştir zorba. Ve başağın sağnağı

usul usul dağıtır, ufalar onun

mermerden kesilmiş taşını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder