26 Mayıs 2014 Pazartesi

Fener Bekçisi Salih Anlatıyor, E.Cansever

FENER BEKÇİSİ SALİH ANLATIYORAnlatırım. 444'e benzer bir bahçenin ortasındayım Böyle çok ağaçlı bir bahçenin ortasındayımDiyerek: Köpeklerin siyah günüdür, denizlerin durgun günüdürOnunsa yakın olduğu günüdür, onunsa büyük olduğu, o güneşVe zıpkın kuşlarının bir taş gibi avlarının üstüneDüştüğü günüdür ki, ben SalihElleri çok görünür, yüzleri çok görünür, Salihlere bölünürVe dünyanın ıssızlığından koparakİlkelsi bir ıssızlığa yavaşçaDoğar ve ölürDünyanın en doğal örtüsüdür, o SalihÖlümün saydam ve kıpırtısız sallantısını sürdürürVe ölüm... bilmem ne kadar çok sürdüğünü onun, bilmem deBana kalırsa her şey bu arada büyür veNe olursa bu arada olurBir kemik biraz etlenir, bir deri biraz kirlenirRenkler ki sorumsuzsa kımıltı kesinleşirNedense Salih olur — bir kuşturBir balığın şaşkın ve çaresiz duruşudur. DünyanınO tükenmez ıssızlığından getiripİlkelsi bir ıssızlığa yavaşçaKendini koyuyorsa olmuştur — Denizler göğe dönüktür, gök desem şehirlerin üstüneO kadar dönüktür ki, içinde insanlar olanBir sorunun en akıl almaz örtüsüdürBen Salihe dönüğüm, yani doğmak ve ölmek ve doğmak fiilindenbir SalihVe kuşkum ve korkum ve bilinmezliğim...Başkaca bir şey yokturVarsa da anlayamam, bende hiçbirşey barınamazSalih'in kendi bileBende hiç barınamazNeden derseniz, ben biraz “ertesi gün” gibiyim, eksiğim, unutkanım, öyleyimBilmem ne kadar “her gün” geçirdim, bilmem deBütün günler birbirine benzer, 10’lara, 100’lere, 1000’lere benzerVe biraz 100 000’lereFazlası fazladır artık, “çıt yok” bile değildir“Bir ölü hiç duyamaz,” o bile değildir deKim sessizliği bir av gibi öğütürse bu odurO, yani Fener Bekçisi Salih'seKendimi pek tanımam, varsa da ben tanımamDoğrusu Fener Bekçisi Salih olduğuma göreBen işte Fener Bekçisi Salih'im, derimBu bakımdan kendimim: fenerim, Salih'im, 2+1’lere, 1-2’lere benzerimBirden bir gök girer gözlerimden ve çıkarBir şimşek kokusu dalar içime ve uzaklaşırBir imdat sesi duyarım kimi zaman da, tamam mıBu kimin sesi olmalı, bir ses mi yoksa bir yansıma mıBilemem. Bilemem, öyle bir Salihim ki ben, onda hiçbir şey barınamazSalihin kendi bileDiyelim bir ekmek alırım çarşıdan, yesem de unuturum onu, yemesemdeBir çocuk “sabah oldu” der, sökemem bir türlü bu sözün anlamınıBir Japon elması bir tanrıYığılır da içime taslağı gibi SalihinBir hiçlik gibi yakarlar da canımıBen Fener Bekçisi Salih olduğuma göre—Bir su, açık duran bir kapının pervazı da olabilir bu —Duyamam. Sonra ben kendimi bir şey yapıyor saymak bakımından tehlikeliyimNeden derseniz, biraz öyleyimMesela hiç yoktan canım sıkılır bir gün — ne yapsam —Ne mi yapsam, alırım bir kâğıt elime, üstüne bir şeyler çizerimÇizerim, çizerim, çizerim, bunu kimseler önleyemezNe dersin Salih? Evet! Onu ben bir ağaca gizlice iğnelerimÇocuklar, sonra birtakım adamlar bu işaretlere bakar bakar bakarlarBen fenerin tepesinden onları seyrederim—Sorarım, söyleyin bana, kaçınabilir miyim —Bilmem ne kadar “her saat” geçer böyleceOnlar, o durgun bakıcılarŞaşkınlığın engin ve küçümser gülüşüyleBir başka yaratıklar olmaya başladılar mı öyleYani bir gizliliğin, bir bilinmezliğinÖlçüsüz ve tanımlanmamış yaratıklarıGibi olmaya başladılar mıBenim varlığım Salihin varlığıdır artıkYa onların geride bıraktıklarıSatın alacakları bir eşya — bir sürü ıvır zıvır —Park gibi, müze gibi bir yer uğrayacaklarıOlamaz mı gereksiz bir gevezelik de — neden olmasın —Diyelim — ne gülünç şey — biriyle yatacaklarıSanki bir imza atacakları bir kâğıdın üstüneKötümser, dalgın, kapıcıyı çağırıp..—Yaşamanın o buruk, o sevimsiz notları —Hani bir gazete okuyacakları belki ya da bir dergiYa da telefonda birini..DuralımYa ansızın bir şeylere benzetirlerse bu işaretleriOnlar, o durgun bakıcılarDemeye kalmaz, benzetirler deSorarım, söyleyin bana, bir şeyler yapacak olan Salih'seNe yapsın.Ne yapsını var mı, bir bez parçasının üstüneOlmadı bir duvarın, bir oğlak derisinin üstüneYeniden çizecektir her türlü işaretlerini SalihDoğrusu Fener Bekçisi Salih olduğuna göreElinden ne gelirse onu yapacaktırYani bir gizliliğin, bir bilinmezliğinSalih'i olduğuna göre. Bendeki tek şey bir yunus balığıdır, görseniz88’e benzer bir yunus balığıdır, görsenizÇok acı bir şekilde yunus olmaktanVe kendinden korkmadan suya indiğiYalnızlığın, insanları barındıran içineDalıverdiği bir yunusKi tekrar çıktığında sayısız öpen biziSalih'iVe yunusla Salih'in sayısız kesiştiğiBir yunusBen onu kuşatırım, o bütün açlığıyla tüketir içimdekileriY U N U S !Bize söylüyorum, diyorum ki, bir yakarış mı bizimkisiDeğil miYa da bir ölüm sessizliği mi, neHangisiVe ne yapsak bu iri, bu güçlü, bu cehennem yüklü gövdeyiBöyle tek olmaktan korkunç güçlenenVe kendi saldırısıyla yok ettiği kendiniBir parçalanış, bir yitişOlabilir mi — zaman geçti mendirekteki korkunç leke duruyorAcılar dinlendi, yeniden başlamalıyız —Aşağıdan bağırırlar, Salih nerdesinSalih o zaman bilmez nerde olduğunuSalihin işleri çoktur, tırnakları derseniz uzayıp gitmiştirÖlü tırnakları gibiBir uzun beklemekten tırnakları uzayıp gitmiştirVe yunus Salih'se, Salih'in bir yunus olduğu düşünülürseHer çelişkide yunusun bir şekli dururDoğurur, yaratır, gene doğururSayısız yapar bunuVe Salih boşalınca yunustanOnda hiçbir şey barınamaz Salih'in kendi bileOnda hiç barınamaz.Ve Salih yeniden başlar. Bilmem ne kadar “her saat” geçer akşama kadarKâğıtlar ve tahtalar gibi düşerekten üst üsteBen feneri yakarım, o zaman ben feneri yaktıktan sonraKontrbas öğretmeni Rıza’yı görürümBir gece intihar etti, o beni görmezBen onu görürümDenizin kumlarla kesiştiği bir yerdeİntihar etti, o beni görmezYunusun bir şekli duran kumlarınDenizle kesiştiği bir yerdeİntihar ettiVe ölüm gökyüzünün geceyle çiftleştiğiVe kimselerin iğrenmediği bir aydınlığaSürükledi Rıza’yıVe yunus ki ölümün fırlattığı bir kinleO sabah hiç görünmediRıza da görünmedi — bende hiçbir şey barınamaz —Kontrbas kara bir 66’ya benziyormuş, öyleVe Rıza 666 gibi bükülmüş, öyleBir kan kokusu var mıymış, yok muymuş, öyleVe öyleİnsan yaşarken ölüler bırakmalı ardında. Ben SalihX’lere, sonsuzlara benzeyen bir Salih biçiminde.Anlatırım. 444’e benzer bir bahçenin ortasındayımBöyle çok ağaçlı bir bahçenin ortasındayımDiyerek: köpeklerin siyah günüdür, denizlerin durgun günüdürOnunsa yakın olduğu günüdür, onunsa büyük olduğu, o güneşVe zıpkın kuşlarının bir taş gibi avlarının üstüneDüştüğü günüdür ki, ben SalihAdımın bir kusuru vardır yalnız, bana kalırsaYa Sanus olmalıydı, diyorum, ya LihyuBir anlamı olurduBir anlamı olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder