30 Mart 2015 Pazartesi

Bunlar da AKP dönemi faili meçhulleri

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının ‘Faili meçhuller dönemi bizimle birlikte kapandı’ sözleri, başta iktidara yakın medya olmak üzere sıklıkla dile getiriliyor. Oysa daha geçtiğimiz günlerde altıncı yılını dolduran Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü bile aydınlatılabilmiş değil. Diğer birçok karanlık cinayette de tetikçiler yakalanmasına rağmen failler bulunamadı.

Bundan tam altı yıl önce bir seçim döneminde Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopter bilinmeyen bir sebepten düştü. Resmi makamların bizzat takip ettiği arama çalışmaları tam 48 saat boyunca enkazdan yüzlerce kilometre uzakta yapıldı. İki gün sonra Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin naaşını bulanlar ise aramaya gönüllü katılan civar köylülerdi. Keş Dağları’nda karların altında bulunan helikopter ve yolcularının başına neler geldiği ve kazanın sebebi hâlâ aydınlatılabilmiş değil. Ancak ortaya atılan vahim iddialara göre bu bir kaza değil suikast. Daha da vahimi ise bu cinayetin dönemin başbakanının bilgisi dâhilinde işlendiği şüphesi.

Kazanın aydınlatılmasını bekleyenlere göre ise bugün AKP’lilerin ve iktidara yakın medyanın ileri sürdüğü, “Faili meçhuller dönemi son buldu.” iddiası bir algı yönetiminden ibaret. Zira altı yıldan bu yana ortaya onlarca iddia atılmasına rağmen kaza ile ilgili dava henüz sonuçlanamadı. Araştırmacı yazar Faruk Arslan, ‘Muhsin Başkan Efendi Kurbanı mı?’ başlıklı yazısında Bülent Arınç’ın failleri bulacağı sözü verdiğini, dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdiğini hatırlatıyor. Helikopterin düştüğü ve cenazelerin bulunduğu 3 günlük süredeki dezenformasyonu hatırlatan Arslan şöyle devam ediyor: “Bazı özel harpçiler tutuklandı ve dava açıldı. Ancak oklar Erdoğan’ı göstermeye başlayınca bu davada takipsizlik kararı verildi. Gül’ün ifadesiyle helikopterdeki yön gösteren cihazları keçilerin söktüğünü savcılık kabul etmiş oldu. Toplum aptal yerine kondu.”

Türkiye’de doksanlı yıllar faili meçhul kalan cinayetlerle anılıyor. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı başta olmak üzere birçok ünlü ismin gerçek katilleri yakalanamadı. Ancak bu dönemde de faili meçhul cinayetlerin devam ettiğini düşündüren sadece Yazıcıoğlu’nun ölümü değil. Zira son on yılda işlenen onlarca cinayet aydınlatılmayı bekliyor. İktidara yakın yazarlardaki ‘faili meçhul dönemi kapandı’ söylemlerini algı operasyonunun bir parçası olarak gören CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Karanlık cinayetleri aydınlatmada hükümetin engelleyici tutumu var. Madem aydınlatıyorlar neden yirmi tane davayı Ankara’ya, Kayseri’ye ya da Samsun’a naklettiler?” diyor. Bütün bu gelişmelere bakıldığında faili meçhullerin devam ettiğinin görüleceğini anlatan Tanrıkulu, “Bunların döneminde cezasızlık hükümet politikası olarak etkili şekilde devam ediyor. Ayrıca önceki faili meçhul davaları için de engelleme çabaları var.” fikrini savunuyor. Söz konusu tartışmaların genel seçimler yaklaştıkça Meclis’te ve kamuoyunda daha da alevlenmesi beklenirken son 10 yılda işlenen ve aydınlatılamayan cinayetler hatırlatılıyor.

Devlet cezasızlığa son veremiyor

İHD'nin her yıl hazırladığı Türkiye İnsan Hakları İhlalleri raporlarına göre 2002 yılından bu yana 456 faili meçhul cinayet işlenmiş. İHD Genel Sekreteri Av. Hasan Anlar 90'lı yıllarla kıyaslandığında faili meçhullerin azaldığını ancak varlığını sürdürdüğünü söylüyor. Faili meçhul cinayetlerde, gözaltında kayıplarda ve yargısız infazlarda devletin izlediği cezasızlık politikasının görüldüğünün altını çizen Anlar, “Cezasızlık adli makamlarca uygulanıyor. Ancak bu konuda cezasızlığa son verecek politik irade siyasi iktidarlar tarafından da gösterilmiyor.” görüşünde. Buna göre cezasızlık bir politika olarak uygulandığı ve bir gelenek, bir kültür olarak yerleştiği için kamu görevlileri rahatlıkla ihlalleri tekrarlıyor. İHD Genel Sekreteri Anlar, cezasızlığın uygulanmasında en sık başvurulan yöntemleri ise şöyle sıralıyor: Soruşturmanın zamanaşımına uğraması, davanın beraatle sonuçlanması ya da dava nakilleri yoluyla takibin zorlaştırılması. Nitekim daha önce bahsettiğimiz cinayetlerin bu sebeple aydınlatılamaması da Anlar'ın tespitini doğrular nitelikte.

Faili meçhullere ilişkin AKP'nin reddettiği araştırma komisyonlarından bazıları

ASELSAN mühendislerinin yakın zamanlarda şüpheli şekilde ölmesi için MHP araştırma komisyonu kurulmasını önerdi ama AKP karşı çıktı.

2014 yılında HDP, Bingöl'de iki polisin şehit edildiği olayın aydınlatılması için araştırma komisyonu önergesi verdi. AKP'li vekillerin oylarıyla reddedildi.

BDP Roboski katliamına ilişkin Meclis Araştırma Komisyonu önergesini AKP vekilleri reddetti.

2011 yılında BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan faili meçhul cinayetlere ilişkin önerge verdi, süresi içinde cevaplandırılmadı.

2010 yılında CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Şükrü Elekdağ farklı zamanlarda faili meçhul cinayetlere ilişkin önerge verdi, süresi içinde cevaplandırılmadı.

Tetikçiler yakalanıyor ama...

İşte AKP döneminde işlenen ve birçoğunda sadece tetikçilerin yakalandığı gerçek faillere ulaşılamayan cinayetlerden bazıları.

Hrant Dink: 19 Ocak 2007’de Agos Gazetesi’nin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen tetikçilerin öne sürülüp asıl faillerinin hâlâ bulunamadığı cinayet en son paralel yalanı üzerinden Hizmet Hareketine yüklenmişti.

Muhsin Yazıcıoğlu: 25 Mart 2009 tarihinde seçim gezileri dolayısıyla Kahramanmaraş’a giderken helikopteri düşen Yazıcıoğlu’nun davası henüz sonuçlanmadı. Mahkeme son duruşması 17 Şubat’ta görülen davayı 21 Nisan’a erteledi.

Rahip Santoro: Santa Maria Kilisesi Rahibi Andrea Santoro, 5 Şubat 2006’da uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. O tarihte 16 yaşında olan katil zanlısı Oğuzhan Akdin 18 yıl hapis cezası aldı. Davada sadece tetikçinin cezalandırıldığını düşünen hukukçular olayın derin devletle bağlantılı olduğu görüşünde.

Uludere: 29 Aralık 2011’de Şırnak’ın Uludere ilçesinde 34 sivil TSK uçaklarının bombalamasıyla hayatını kaybetti. Katliamla ilgili dava dosyası kapatılırken olayın üzerindeki sis perdesi hâlâ aydınlanmış değil.

Zirve Yayınevi suikastı: 18 Nisan 2007 tarihinde Malatya’daki Zirve Yayınevi’nin çalışanları öldürüldü. Suçüstü yakalanan 5 gencin ve diğer şüphelilerin yargılandığı davanın seyri de 17 Aralık operasyonlarından sonra değişti. Gelinen noktada beş genç dâhil bütün sanıklar serbest kalırken davada yargılanan tutuklu sanık kalmadı.

Ceylan Önkol: Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlik köyünde, 28 Eylül 2009 günü hayvan otlatırken askeri mühimmatın patlamasıyla 12 yaşındayken öldürüldü. Olayın üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen sorumlular hâlâ bulunamadı.

Necip Hablemitoğlu: Evinin önünde uğradığı suikast sonucu 18 Aralık 2002 tarihinde hayatını kaybetti. Suikastın failleri halen bulunamadı.

ASELSAN mühendisleri: ASELSAN’da görev yapan 3 mühendisin şüpheli ölümleri henüz aydınlatılamamışken 28 yaşındaki Erdem Uğur da evinde, yatağının içinde ölü bulundu.

Hacı İrfan Atsız: Çevresinde sevilen ve dindar kimliği ile tanınan 60 yaşındaki Yüksekovalı Hacı İrfan Atsız, maskeli kişilerce evinin önünde ensesine kurşun sıkılarak öldürüldü.

Bingöl Emniyet Müdür Yardımcısı: Geçtiğimiz yıl Bingöl il emniyet müdür yardımcısı ve bir başkomiser sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı. Yapılan operasyonda 4 kişi öldürüldü ancak daha sonra bu kişilerin olayla ilgili olmadığı ortaya çıktı. HDP’nin olayla ilgili Meclis araştırma komisyonu kurulma talebi ise reddedildi.

Kobani eylemlerinde öldürülenler: Kobani eylemlerinde 46 kişi hayatını kaybetti, failleri ise hâlâ bulunamadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder