3 Mart 2016 Perşembe

Bir saatliğine sağır ve dilsiz oldum

Karanlıkta Diyalog'dan sonra merakla beklenen ‘Sessizlikte Diyalog' sonunda açıldı. Bir saat süren sessiz deneyim, katılımcıları sağırların dünyasına dair farkındalık, empati ve kullanmadığımız duyuları keşif yolculuğuna çıkarıyor.

Sessizlikte Diyalog, yaklaşık iki sene önce Gayrettepe metro istasyonunda açılan ve büyük ilgi gören Karanlıkta Diyalog sergisinin devamı niteliğinde bir sosyal farkındalık girişimi. Amaç basit: Bir saatliğine sağır olmak ve o dünyaya dair bilinmeyenleri deneyimlemek. İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği desteğiyle ve Turkcell ana sponsorluğunda gerçekleşen sergi, aslında en fazla 13 kişilik grupla girilen ve bir saat süren sessiz bir deneyim. Projede çalışanların tamamına yakını ya sağır dilsizlerden ya da KODA'lardan (sağır dilsiz anne-babaların duyan çocukları) oluşuyor. Rehberler sağır dilsiz, KODA'lar ise rehberlerle katılımcılar arasında tercümanlık yapıyor. Tabii serginin en sonunda. Çünkü sergi alanına girdiğiniz andan itibaren konuşmanız yasak.

Söz eller ve yüzlerde

Bizim rehberimiz Mahir. İçeri adım atar atmaz hareketlerinden gözümüzü bir an olsun ayırmıyoruz. Konuşmamızın yasak olduğunu havada bir çarpı çizmesinden anlıyoruz. Kulaklıkları işaret etmesi ile bizi sessizliğe gömecek aletleri takmamız da tamam. Sonrası yabancı dili Türkçe bilmeyen bir öğretmenin dersine girerek öğrenmek gibi. Belki daha zor. Ama neyse ki Mahir, o ‘soru sormasın diye göz göze gelmekten kaçındığımız' öğretmenler gibi değil. Sürekli gülümsüyor, şaka yapıyor ve ilerleyen vakitlerde kendimizi bilmediğimiz bir dilde yapılan esprileri anlarken buluyoruz. Sergi ‘ellerin dansı, yüz galerisi, işaret oyunu, şekiller forumu ve diyalog odası' olmak üzere 5 bölümden oluşuyor. ‘Ellerin dansı'nda Mahir, çeşitli şeyler ima edip onu ellerimizle göstermemizi istiyor. Herkesin kolaylıkla yaptığı tek şey çocukken gölge vuran duvar gördüğümüzde ellerimizle yaptığımız kanat çırpan kuş oluyor.

Ardından en keyif alınan kısım olan yüz galerisine giriyoruz. Mahir, bir projektör yardımıyla fotoğraflar gösteriyor. Einstein'ın meşhur dil çıkartan pozu, Marilyn Monroe, Kemal Sunal gibi karakterlerin yüz ifadesini taklit etmeye çalışırken şekilden şekle giriyoruz. Ardından korkunç bir köpek fotoğrafı, matematiği temsil eden formüller, tatil ya da köpek balığı fotoğrafları karşısında hissettiklerimizi mimiklerle ifade etmemizi istiyor Mahir. Matematiğe hemen herkes yüzünü ekşitirken tatil fotoğrafında ağzımızı toplamakta zorlanıyoruz.

Sessiz film oynamak gibi

İşaret oyunu, sessiz film oynamak gibi. İki gruba ayrılarak rehberin istediği sözcükleri karşı tarafa anlatmaya çalıştık. Mahir ‘nasılsın, iyiyim, evet, hayır güzel, zor' gibi basit düzeyde işaret dili öğretti bize. Diyalog odasından önceki son kısım da zor olduğu kadar keyifliydi. Bir kutunun içinde yer alan şekilleri belli bir sıraya göre dizmesi gereken takım arkadaşımıza ipuçları vermekti görevimiz.

Son olarak tercümanların da dahil olduğu diyalog odasına giriyoruz. Mahir ile aramızdaki sessizlik duvarını yıkan kişi kendisi de bir KODA olan tercüman. Onun aracılığıyla Mahir'e sorular soruyoruz. “Günlük hayatta en çok nerelerde zorluk çekiyorsun, burada rehberlik yapmanın sana hissettirdikleri, doğuştan mı sağırsın?” gibi konular en çok merak edilen şeyler. Çoğumuz ilk defa bir sağırla karşı karşıya kalmışız. Mahir, hepsini gülümseyerek cevaplandırıyor: “En çok hastanelerde, devlet dairelerinde güçlük çekiyoruz. Bir de televizyon izlemek sıkıcı oluyor. Sizleri bu bilmediğiniz dünyada misafir etmek çok güzel.” Bu arada işaret dilinde en zorlandıkları şey birbirlerine isimle hitap etmeleri imiş. Özel isim, işaret dilinin en büyük handikabı. Bir saatin ardından iletişimde en zayıf halkanın aslında konuşmak olduğunu anlıyorum. Ve mimiklerimizi epeydir ne kadar az kullandığımızı... En çok da sağırların dünyasına ne kadar uzak olduğumuzu...

‘Zamanda Diyalog' da yakında

Projenin kurucusu İstanbul Social Enterprise Direktörü Hakan Elbir, Sessizlikte Diyalog'un 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olduğunu anlatıyor. Karanlıkta Diyalog hayata geçirilirken temelleri atılmış. 2017 ya da 2018'de projenin üçüncü ayağı olan Zamanda Diyalog da gerçekleşecek. Zamanda Diyalog, adı üstünde kişilere yaşlılık deneyimini aktarmak üzere şekillenecek bir proje. Hakan Elbir, 7 yıllık bir deneyimsel müzecilik geçmişinin ardından bu girişimi kurmaya karar vermiş. Sosyal meselelerde kamunun yetersiz kaldığı yerlerde devletin yükünü hafifletmek üzere bu projeyi hayata geçirmek istediklerini söyleyen Elbir, “Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.” diyerek, dünyada başarılı olmuş bİr projeyi alıp adapte ettiklerini anlatıyor. Ve Zamanda Diyalog ile birlikte sonunda burayı bir sosyal laboratuvara dönüştürmek istediklerini aktarıyor. Sessizlikte Diyalog içinse özetle şunları söylüyor Elbir: “Hem farkındalık, hem empati hem de kullanmadığımız duyuları keşif yolculuğu.” Bunu yaparken de projenin özellikle ajitasyona ya da eğlence aracına dönüşmemesi için özel çaba sarf etmişler. “Engellilerle ilgili projesi olan insanlara da kapımız açık.” diyor Elbir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder