17 Şubat 2016 Çarşamba

Kubat: Müzik hobim, asıl işim insan olma sanatı

Kubat, kariyerinin yirminci yılını, onuncu albümü ‘Al Ömrümü' ile kutluyor. Albümünde hem türkülere hem de yeni eserlere yer veren müzisyen, hırslı olmadığını ama başarı hastası olduğunu söylüyor. Yakında bir kız bebekleri olacağını müjdeleyen sanatçıya göre kadınlar bir medeniyet ve onları yeterince anlayamıyoruz.

‘Al Ömrümü', yirminci yıl özel albümü. 20 yıl öncesine dönelim. Kubat, gurbetten hangi duygularla gelmişti İstanbul'a?

Belçika'da gurbetçi ailenin çocuğu olarak doğdum. Afyon Emirdağlıyım. Yaz tatillerinde memlekete geliyordum ama hiç İstanbul'a gelmemiştim. Müziğe Türkiye'de başlamadım. 8 yaşında elime mikrofonu aldım. Gurbetçiler arasında oldukça popülerdim ve herkes ‘Albümün ne zaman çıkacak?' diye sorup duruyordu. Kendimi yirmi yaşımda hazır hissettim ve İstanbul'a geldim. Benim asıl korkum albüm çıkarmak değildi. İstanbul'a alışıp alışamayacağımdan emin değildim. Çünkü ben huzurumu her şeyin önünde tuttum. İlk on gün kalamayacağımı sandım. Son beş gün güzel insanlarla tanıştım ve tamam dedim.

Yirmi yıl öncesinde Kubat'ın bugününü hayal edebiliyor muydunuz?

Benim hayallerim uzak değildi. Kendimi bilen bir insanım. Kendi kapasiteme göre hayaller kurarım. Şımarıklığı sevmem, hırs da yoktur bende. Benim için farkındalık önemli. Öte yandan yalanla dolanla sanat olmaz. Samimi duygularla yapılırsa ve duygularını yansıtabilirsen başarıyorsun. Kendime ve samimiyetime inandığım için güzel yerlere geleceğimi biliyordum.

O dönemde sizinle birlikte çıkan isimlerden çoğu meydanda yok. Kubat'ın kalıcılığının sırrı nedir?

Ben bu işi samimiyetle yapıyorum. Bir de kendi değerlerimizi ortaya koymaya çalışıyorum. Bize ait olan asırların birikimi olan ezgileri ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ve bugünün sesiyle birleştiriyoruz. Hem yenilikçi hem de gelenekçi bir anlayışla, gençlerimize ve büyüklerimize bunları gösterme sevdasındayım. Var olanın üstüne bir şeyler katabilir miyim derdindeyim.

‘Al Ömrümü' onuncu albümünüz. Çok farklı bir çalışma olmuş sizin adınıza.

Evet acayip bir çeşni oldu. Türküler var, yeni besteler var. Mesela ‘Gözümden Cemalin Çok Irak Oldu' diye bir Bolu türküsü var. Ben bu türküyü hiç duymamıştım. Gevheri'den ‘Ey Benim Nazlı Cananım'ı okudum. Bestesi İhsan Güvercin'e ait. Derya Yılmaz'dan üç şarkı var.

Neşet Ertaş ve Cem Karaca şarkıları nasıl girdi albüme?

İkisinin de hayranıyım. Bu albümde mutlaka olmaları lazımdı. ‘Gel Efendim Gel' çocukluğumda söylediğim bir şarkısıydı Cem Karaca'nın. Her albüme koymak istediğim ama bir türlü nasip olmayan bir eserdi. Neşet Ertaş'tan ‘Doyulur mu?' da aynı şekilde yıllardır albümüme koymak istediğim bir eserdi. Sahne versiyonunu buraya kaydettik.

‘Ay Beri Bak' şarkısı da çok dikkat çekiyor…

Evet sanki Brooklyn'de yapılmış gibi değil mi? (Gülüyor) Evet vokaller altyapı. Gençler çok hasta oldu. Beni arıyorlar bu nasıl bir aranje, bu nasıl bir yorum diye. Bunu benden önce de birçok büyüğümüz okudu. Biz bu türküleri yeni nesillere taşımak istiyorsak böyle farklılıklar yapmalıyız. Bazı klasikçiler bunu yaptığım için beni eleştirebilir ama hiç tanımamaları daha kötü değil mi? En azından ben işaret ediyorum. Buna vesile olunca zaten özüne iner. Bu zenginliği göstermemiz gerekir. Benim farkım bu. Yirmi yaşımda da bu böyleydi.

Mesela birçok müzisyen bu yıllarda bir best of albüm yapar. Siz neden düşünmediniz?

Kırkıncı yılda ya da emeklilikte belki olur (Gülüyor). Ben yeni şeyler üretmeye inadına devam edeceğim. Hem de bu piyasa şartlarına rağmen. Bu şartlarda böyle bir proje yapmak o kadar zor ki. Onuncu albüme ve yirminci yıla yakışır bir albüm olsun istedim. Bir gönül işiydi ve bütün sevdiklerim bu albüm için birleşti.

Müzik camiasında genelde herkes birbirinin ardından konuşur ve kötüler. Sizin hakkınızda hiç olumsuz yorum yapan birine rastlamadık. Bunu nasıl başardınız?

Müzik benim hobim, işim ise insan olma sanatı. O tarafa ağırlık veriyorum. Gönül kırmama, aynı zamanda hakkını da yedirmeme zor iş. Aileden gelen bir terbiyem var. İçimden gelen bir şey. Ben artık koleksiyoner oldum. Dost koleksiyonu yapıyorum. En iyi koleksiyoner dost biriktirendir. Bugün bir yere gidiyorsun, dört beş sanatçı bir araya zor geliyor. Ama çok şükür geçenlerde yirminci yıl galası yaptım, koşup geldi tüm dostlarım. Dostluğu korumak zor iş. İstismar, baskı ve çıkarcılığa hiç gelmiyor. Onların kıymetini bilmek gerek.

Kariyeriniz boyunca kötü bir olayla ya da magazinsel bir sansasyonla da anılmadınız.

Ben insanların hayatını boş şeylerle meşgul etmeyi sevmem. Albüm yapmışsam ve bir mesaj vermek istiyorsam çıkıyorum anlatıyorum. İyilik kazansın diyen bir yapım var. Ben hastalandığımda bile kimseye söylemem. Kendim düzelmeye çalışırım. İnsanları yormak istemem. Ama bunun çok hassas bir çizgisi var. İstemek zorunda olduğunda da isteyeceksin. Zira kimsin sen? Her zaman pozitif olmayı seviyorum.

İyi ki evlenmişim

Bugüne kadar keşke yapmasaydım dediğiniz bir pişmanlığınız var mı?

Yok, çok şükür olmadı.

40 yaşımda doğum günümde evleneceğim demiştiniz ve dediğinizi yaptınız. Neden bu yaş?

Evlenmeseydim belki pişman olacaktım. 40 yaş insanın en olgun yaşı. Bir de kırkı geçirmeyeyim dedim. Çünkü geçen ve evlenmeyen arkadaşlar var. Yani bu yaştan sonra da hiç olmayabilir. Bunu kendime söz vererek yaptım. Bir de eşim olmasaydı belki yine evlenemezdim. Doğru insanın olduğunu anlayınca kararı verdim.

Sanırım bir bebek bekliyorsunuz…

Evet. Çok şükür. Eşim altı buçuk aylık hamile. Bir kızımız olacak.

Kızınız için medeniyet geliyor diyorsunuz. Kadını bir medeniyet olarak mı görüyorsunuz?

Yanlış anlaşılmasın, ismi medeniyet değil. Daha karar vermedik. Evet kadın bence medeniyet demek. Ana yahu, daha ötesi var mı? Onlardan çok şey öğreniyoruz. Kadına değer vermeyenleri anlayamıyorum. Kadınlara daha çok şans vermeliyiz.

Evlilik sizi değiştirdi mi?

İşin açıkçası bazı korkularım vardı ama eşim çok anlayışlı. Çok doğru kişiyle evlenmişim. İyi ki evlenmişim diyorum. Benim kişiliğime ve mesleğime çok saygı gösteriyor. Evlenince her şey değişir diyorlar. Bizde de değişti ama olumlu yönde. Daha çok sevgi ve anlayış oldu. Anlayış oldukça her şey yoluna girer.

14 Kubat'ın üstüne zor çıkarlar!

Bugüne kadar yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey var mı?

Çok şükür istediğim her şeyi yaptım. Huzurluyum. Bende hırs yok. Ama başarı hastasıyım. Birisi başarılıysa önünde saygıyla eğilirim. Kendimde de öyle. Kendimi başarılı buluyorum. Bunun için çok çalışıyorum.

14 Şubat Sevgililer Günü bugün. Neler söylemek istersiniz?

14 benim uğurlu rakamım. Herkesin Sevgililer Günü'nü kutluyorum. 14 Kubat yani (Gülüyor). Öncelikle herkese hayırlı 14 Kubatlar diliyorum.

14 Kubat demişken Yıldız Tilbe de bir reklam çekti. Ama sizinki de hâlâ akıllarda…

Evet. Geçenlerde ajanstan çocuklar beni gördü, mesaj istediler. “Yıldız bizim canımız ciğerimiz ama 14 Kubat'ın üstüne biraz zor çıkarsınız.” dedim. Çünkü 14 Şubat/14 Kubat ismi bir defa olayı bitiriyor (Gülüyor). Seneye ikimizi bir tartışma ortamına sokmayı düşünüyorlar. Yıldız'ın şarkısı da çok güzel.

Sevgi ve aşk kavramlarının içini yeterince boşaltmadık mı sizce?

Aşk ve sevgi ayrı kavramlar. Aşk kontrolsüzlük. Kontrolsüz güç güç değildir. Senin olsun o zaman bu aşk. Hani Tatlıses diyor ya yere batsın bu lahmacun. O kafa yani. Böyle bir aşk istemiyorum ben. Aşkı kontrollü bir şekilde de yaşarsın. Sevgi marmelatı, anlayış, hassasiyet çeşnilerini kavura kavura bir de o ilişki meyve veriyorsa alın size esas aşk. O sevgiyi ve saygıyı besleye besleye kontrollü bir aşk elde edersiniz. Kontrolsüz aşk yıllar önce bir kere başıma geldi. Şimdi kontrollü olsun istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder