28 Temmuz 2015 Salı

Kur'an okuyan zalim yöneticiler

Tarihin tekerrürden ibaret olduğunun bir göstergesi de dindar yöneticilerin âlimlere uyguladıkları baskılarda ortaya çıkıyor.

Yanındakilerin abid ve zahid olduğunu iddia ettikleri Müslüman yöneticiler, devrindeki âlimleri hor görmüş; hatta kendilerine muhalif oldukları için hapse dahi attırmış. Mesela İmam-ı Azam'ı kırbaçlatan Halife Mansur, çok güzel Kur'an okurdu. İmam Hanbel'e karşı çıkan Halife Memun ilme düşkündü. 200 bin Müslüman'ı katleden Haccac-ı Zalim ise namazını aksatmazdı.

İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey?/ Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/ Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar/ Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi?” der Safahat'ın yedinci kitabında. Akif'in mısralarını projektör gibi İslâm tarihinin üzerinde gezdirdiğimizde karşımıza çıkan tablolar oldukça hüzünlü ve düşündürücü oluyor. İktidarın sersemletici otoritesine karşı koyamayan birçok hükümdarın yanlışları ve günahlarıyla dolu mazi atlası. Hem de öyle ‘zalim işte' deyip geçiştirilebilecek tipler de değil sayfaların arasında kalmış bu isimler. Yanındakilerin abid ve zahid olduğunu iddia ettikleri bu Müslüman yöneticiler, devrindeki âlimleri hor görmüş; hatta kendilerine muhalif oldukları için hapse dahi attırmışlar. Geçmişin günümüze uç vermesindeki hikmeti anlayanlar için ibret vesikası olan hadiseleri yeniden okuyalım mı? Ve anlatıldığı zaman gözlerimizi kapattığımız hikâyeleri yeniden hatırlayalım mı?

200 bin Müslüman'ı katleden Haccac-ı Zalim namaz için hassastı

İslam tarihinin ‘zalim' lakaplı valisi Haccac-ı Zalim, Emevî;ler zamanında yaşamış devlet adamıdır. Ömrü hayatı boyunca Emevî; saltanatı için çalışan Haccac, devrindeki birçok Müslüman'a iradeye muhalif olduğu için zulmeder. Zor kullanarak kendisine biat ettirdiği halk, bu bağlılıktan vazgeçerse onları dinden çıkmış kabul ederdi. Yönetimi sırasında sert tedbirlere başvuran Zalim Haccac, âlimlere karşı da aynı tutumu sergilemekten geri durmaz. Kuşatma sırasında Kâbe'ye zarar veren, Abdullah bin Zübeyir, Enes bin Malik gibi sahabeleri şehid eden Haccac bin Yusuf, vefat ettiğinde geride 200 bin Müslüman'ın kanını ve 28 bin mahpus bırakır. Dinî; vecibelerinde oldukça hassas olan Haccac, hafızdı, tecvid âlimiydi, büyük bir hatipti ve namaz konusunda çok hassastı.

Kerbela'nın lanetlilerinden Yezid, ordusuyla İstanbul'u fethe gelmişti

Emevî;lerin ikinci halifesi Yezid zamanında halifelik saltanata dönüşür. Hazreti Hüseyin'in şehit edildiği Kerbela hadisesinin baş sorumlusudur. Bu yüzden bütün İslam âlemi kendisine lanet eder. Bediüzzaman'a göre de Yezid'e lanet vacip değildir; ama caizdir. İslam ordusu, 668 senesinde Bizans'a doğru harekete geçer ve Kadıköy önlerine gelir. Yezid komutasında hazırlanan yardımcı kuvvetlerle birlikte Boğaz geçilir ve İstanbul kuşatılır. Bu fetih harekâtında aralarında Eba Eyyub el-Ensarî; gibi birçok sahabe şehit düşer. Kuşatma, Bizans'ın vergi vermeyi kabul etmesi üzerine kaldırılır.

Niyazî;-i Mısrî;'ye zulmeden Vanî; Mehmet Efendi ‘hünkâr şeyhi'ydi

17. yüzyıl Osmanlı'sının âteşî;n çehrelerinden Niyazî;-i Mısrî;, IV. Mehmed döneminde yobazlara karşı ehl-i tasavvufu savunur. Hünkâr şeyhi olan Vanî; Mehmed Efendi ile hararetli tartışmaları devrin şuuru adına önemli bilgiler verir. Vanlı Mehmed, Mısrî;'nin müritlerinin devleti ele geçirdiği yalanını yaymaya başlar, Hazret-i Pir'in de bu oluşumu desteklediğini jurnaller saraya. Hazret ise iftiralara, tezvirata karşı hakkını sonuna kadar savunur; ancak Mısrî;'yi ‘hain'likle suçlayan iktidar, fitne sonucu onu Limni'ye sürer. Ayağına bukağılar takılan Hazret'in şu bedduası meşhurdur: “Devletin inkırazı için dördüncü kat semaya kazık çaktım, onu benden başkası çıkaramaz!”

İmam-ı Azam'ı kırbaçlatan Halife Mansur, çok güzel Kur'an okurdu

Numan bin Sabit, nam-ı diğer Ebu Hanife, birçok insanın mezhep imamı. Hem Emevî; hem de Abbasî; dönemlerinde yaşamış olan bu büyük âlim, her iki devlet zamanında da kıymet görmez. Devlet tarafından her daim baskı altında yaşar. Arap bağnazlığı yüzünden Emevî;lere, aynı yolu izledikleri için de Abbasî;lere karşı tutum sergiler. İkinci Abbasî; halifesi Mansur'la çağdaş olan İmam-ı Azam, devleti yönetenleri yaptıklarından ötürü tenkit eder. Mansur, huzurunda zehirli süt ikram ederek onu öldürmeye teşebbüs bile eder. İmam-ı Azam'ı hapse atıp vücudunu kırbaçlatan Mansur'un devrinde ‘Medinetü's-Selam' adında büyük bir saray inşa ettirdiğini söylüyor kaynaklar, bir de çok güzel Kur'an-ı Kerim okuduğunu…

İmam Hanbel'e karşı çıkan Halife Memun ilme düşkündü

Abbasî; hanedanının bir diğer halifesi Memun da devrindeki mezhep çatışmalarını sonlandırmak adına birtakım faaliyetlerde bulunur. Yanındaki din adamlarının da telkiniyle İslam üzerinde tehlikeli tartışmalar yaşanmaya başlar. Mezhep kurucularından İmam Hanbel büyük baskı görmeye başlar. İlme ve sanata düşkünlüğüyle bilinen Memun, âlim bir zata zulmetmekten geri durmaz. Kendisinden sonra tahta çıkan Halife Mutasım da aynı yolu takip eder. Ve büyük imamı hapse arttırır. Kırbaçlatır, bayılıncaya kadar da işkence ettirir. Sonra aynı sahneler tekrar be tekrar yaşanır.

Anadolu'yu işgalden koruyan Mevlânâ'ya ‘Moğol ajanı' denmişti

Mevlânâ Hazretleri, hoşgörülü bir mutasavvıftı. 1243 Kösedağ Savaşı sırasında Moğollara yüksek perdeden ses çıkarmadığı için, gerek devrinde gerek sonrasında Moğol casusu olarak itham edilir. Ahmet Yaşar Ocak'a göre Moğollar, Anadolu'ya geldiği zaman, Mevlânâ, onlara yaklaşmıştır. Çünkü Moğolların yollarının üstündeki yerlerde halka ve şehirlere verdikleri zararları tarih kaydediyordur. “Mevlânâ bunu bilen biri.” diyen Ocak, “Ailesi de Belh'ten istila yüzünden göçtüğü için olabilecek felaketleri çok iyi biliyor. Bu yüzden hem etrafındakileri korumak, hem de kentlere ve halka fazla zarar vermelerini önlemek için, Moğollara yaklaşmış ve onların Anadolu'ya olabildiğince az zarar vermelerini sağlamak istemiştir.” ifadelerini kullanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder